İnsanlar neden sahte haberlere inanır?

Sonraki hikaye
André Lameiras

Sürekli haber döngüsü ve dijital medya çağında, sahte haber sorunundan kaynaklanan riskler fazlasıyla arttı. 

Her gün dikkatimizi çekmek için yarışan ve siyaset, sağlık, spor, iklim değişikliğinden Ukrayna'daki savaşa kadar her şeyi kapsayan bir haber içeriği seli ile karşı karşıyayız. Haber web sitelerinde, sosyal medya platformlarında, televizyonda, radyoda ve diğer kaynaklarda anında ulaşılabilen haber makaleleri, video klipler, fotoğraflar veya diğer medyalarda yer alan sonsuz miktarda ve genişlikte bilgi, bunaltıcı olabilir. Birçoğumuzun bu aşırı bilgi yüküyle çevrim içi kurguları gerçeklerden ayırt etmeye uğraşması şaşırtıcı mıdır?

Son zamanlarda, küresel haber döngüsünün çoğu, haklı olarak Ukrayna'daki çatışmaya odaklandı. Bu haber döngüsü olası bir Rus işgali riskine karşı uyarıda bulunan ordu hareketlerinin uydu görüntüleri ile başladı Ardından, 24 Şubat'ın erken saatlerinde, sosyal medyada sokaklara dökülen vatandaşların, tankların ve gökyüzünden düşen roketlerin videolarını ve fotoğraflarını içeren korkunç görüntüler yağmaya başladı.

O zamandan beri, hepimiz daha önce görülmemiş ayrıntılarla savaş sahnelerini telefonlarımızda izleyebildik; bu savaşın “ilk TikTok savaşı” olarak adlandırılması boşuna değildir. Ukrayna halkı, dünyaya neler yaşadıklarını göstermek için TikTok, Twitter ve Instagram gibi platformların erişimini kullanıyordu. Gerçekten de neredeyse bir gecede, bu uygulamalardan bazıları dans videoları sunmaktan savaş sahnelerini göstermeye ve insani destek çağrılarına dönüştü. Ayrıca bu süreçte sayısız görüntüleme ve paylaşım yapıldı. Ancak savaşın her iki tarafı da daha sonra dünya çapında milyonlarca insanı etkilemek için dijital bir savaş alanı haline gelen bu platformlara erişebiliyor.

 

Ancak her zaman gerçekte ne gördüğümüzün farkında mıyız?

2008 yılında, futbol taraftarları tarafından çekilen videoların ve fotoğrafların bulunduğu 2006 FIFA Dünya Kupası'nın başarılı yayınının ardından CNN, bir “vatandaş gazetecisi” web sitesi olan iReport'u başlattı. Artık herkes kendi içeriğini büyük kitlelere ulaşması amacıyla çevrim içi olarak yükleyebilir hale geldi. O sırada, CNN Haber Servisi Başkan Yardımcısı Susan Grant, bundan sonra "haberin ne olduğuna toplumun karar vereceğini" garanti ederek, yayınların "hiç denetlenmeyeceğini" açıkladı. 

CNN, vatandaş gazeteciliğinin “duygusal ve gerçek” olduğu fikrine inanıyordu 2012'ye kadar 100.000 hikâye yayınlandı ve 10.789’u "CNN tarafından incelendi, yani gerçek olup olmadıkları kontrol edildi ve yayınlanmak üzere onaylandı". Ancak bu, diğer 89.211'in gerçek olduğu anlamına mı geliyor? CNN iReport 2015 yılında kapatıldı. Hızlı bir şekilde 2022 yılına girdik ve yanlış bilgi, dünya çapında toplumun karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biridir.

 

İnandığımız şey aslında gerçek değil

Twitter'da paylaşılan haberleri analiz eden ve 2018'de yayınlanan bir MIT araştırmasına göre, botlar kaldırıldıktan ve yalnızca gerçek insan etkileşimleri dikkate alındıktan sonra bile “yanlışlar gerçeklerden çok daha uzağa, daha hızlı, daha derine ve daha geniş bir alana yayılıyor”. Sonuçlar, “yanlışların retweet edilme olasılığının gerçeklerden %70 daha fazla olduğu” gösterdiğinden oldukça çarpıcıdır. 

Birkaç neden, karmaşık sosyal gerçekliğimizi açıklıyor. Aslında altta yatan sorun hepimizin kurbanı olduğumuz bir şey olabilir: bilişsel önyargı. Günlük hayatımız için yararlı olsa da daha önce öğrenilmiş süreçleri hatırlamamıza ve aşina olduğumuz durumları tanımamıza izin vererek, zihinsel kısa yollara ve kör noktalara yatkın olmamıza neden olabilir. Ukrayna'daki savaşın iki tarafında bulunan iki kişi arasındaki konuşma bunun açık bir örneğidir: her iki taraf da rasyonel davrandıklarına inanıyor ve birbirlerini taraflı olmakla ve gerçeğin karmaşıklığını kavramamakla suçluyor. Bu noktadan sonra, her ikisi de kendi bakış açısını doğrulayan haberleri tüketmeye daha açık olacaktır, bu haberler sahte olsa bile.

Genelde etrafımız aynı dünya görüşlerini paylaştığımız insanlarla çevriliyken, sosyal medyada bu eğilim daha da belirginleşiyor ve bir tartışmaya katılmamızı daha olası hale getiriyor. Çevrim içi olarak bize, sanal durumumuzu şekillendiren ve sahip olduğumuz fikirler ne olursa olsun bizi onaylayarak besleyen bir algoritmanın oluşturduğu filtrelenmiş bir gerçeklik sunuluyor. Sosyal medyada her zaman haklı olduğumuz, kendi balonumuzun içindeyiz. Bir Facebook muhbiri Frances Haugen, İngiliz Parlamentosu'nda "Facebook'ta büyümenin en kolay yolu, öfke ve nefrettir" diyor.

Ancak muazzam miktarda yanlış bilgi, yalnızca 21. yüzyıla özgü bir eğilim değildir. Propaganda, yanlış bilgi ve yalan haberler tarih boyunca kamuoyunu kutuplaştırdı. Tek fark günümüzde, bu gibi şeyler anında ve kolayca paylaşılabilir.

Nature'daki yakın tarihli bir makale, 1918 pandemisinin deneyimini ve gelecekteki bir salgının ne gibi riskleri olabileceğini yansıtıyordu. London School of Hygiene and Tropical Medicine'da antropoloji profesörü olan yazar Heidi Larson, "bir sonraki büyük salgının önleyici teknolojilerin eksikliğinden değil", "sosyal medyadaki çelişkili bilgi, yanlış bilgi ve manipüle edilmiş bilgi selinden kaynaklanacağını" öngördü. 

Troller ve botlar öncülük ediyor

2018'de Larson yanlış bilgi yaymaktan bahsettiğinde, hepimizin yakın zamanda aşina olduğu bir terim kullandı: tıpkı virüsler gibi, süper yayıcılar. İnternetin nasıl "kasten tartışmalı ve kışkırtıcı yorumlar yayınlayarak ortalığı karıştırdığını" açıklayan bir görüntü. 

Ama bazı kişiler internetin görünmezlik pelerininden yararlanan sadece canı sıkılan kişilerken, bazıları da kamuoyunu alevlendirmek, toplumsal ve siyasal süreçleri olumsuz etkilemek üzere bu yorumları kasti olarak yapıyor. Bu aynı zamanda hem hükümet hem de özel şirketlerin “organize siber birlikleri” nasıl yönettiğine dair birkaç örnek keşfeden iki Oxford araştırmacısının vardığı sonuçlardan da biriydi. Bu trol ve bot birlikleri, sosyal medyayı insanların zihinlerini şekillendirmek ve “beğeni, paylaşım ve retweet sayısını artırarak marjinal sesleri ve fikirleri” güçlendirmek için kullanıyor.

Peki sosyal medya bununla nasıl başa çıkıyor?

Çevrim içi platformlarda yayınlanan içeriği yönetmek için neler yapabileceğimizi anlamak, sahte haberlerin arkasındaki insanları tanımaktan daha zordur. The New Yorker 2019'da geçtiğimiz on yılda Facebook'un içeriği filtrelemekten sorumlu olduğu fikrini reddettiğini, bunun yerine siteyi insanların bilgi paylaşabileceği boş bir alan olarak ele aldığını yazdı. O zamandan beri yalan haberler, seçim sonuçlarını etkilemenin yanı sıra gerçek hayatta da insanlara zarar veriyor. 

Twitter, Telegram ve YouTube da yanıltıcı içeriğe yaklaşımları nedeniyle ağır bir şekilde eleştiriliyor. Bazı hükümetler daha fazla sorumluluk alınmasını gerekli buluyor ve hatta yasaklı içeriğin veya yanlış ve aşırı fikirlerin yayılmaması için bu hizmetlerle ilgili düzenlemeleri artırmayı bile düşünüyor.

Ocak 2022'de, dünyanın dört bir yanındaki gerçekleri kontrol eden web siteleri, YouTube’a açık bir mektup yollayarak dünyanın en büyük video platformunu, yalnızca video içeriğini silmek yerine esas olarak "bağlamlar sunarak ve gerçekleri gün yüzüne çıkarak" kararlı adımlar atması gerektiği konusunda uyardı. Mektup ayrıca “tekrarlayan suçlara karşı harekete geçme” ve bu çabaları “İngilizce'den başka dillerde” uygulama ihtiyacına da değindi.

Ne yapılabilir?

Larson, eğitim kampanyaları ile diyalog arasında bir karışım önererek "tek bir stratejinin işe yaramadığını" söylüyor. Ayrıca bazı ülkeler dijital okuryazarlık ve eğitim konusunda başarılı olurken, bazıları ise olamıyor. Büyük bir eşitsizlik var ancak hepimiz, hiç kimsenin gerçekten diyalog kurmak, dinlemek veya etkileşimde bulunmak istemediği aynı ortak sanal alanda bir araya geliyoruz.

Dijital okuryazar insanların "doğru ve yanlış haberler arasındaki farkı başarılı bir şekilde ayırt etmesi olasılığının yüksek olması gibi", basit ve hızlı "bir tıklamayla” sahte haber paylaşma olasılığı da yüksektir. Bu, diğer araç türleri için geçerli olan, yakın tarihli bir başka MIT çalışmasının sonucudur.

Bu noktada bir haberde veya viral bir sosyal medya gönderisinde yer alan bilgilerin kalitesini araştıran ve değerlendiren gerçek kontrol platformları devreye girer. Ancak, bu kaynakların bile kendi sınırlamaları vardır. Gerçek her zaman basit olmadığından bu web sitelerinin çoğu "yanlıştan" "çoğunlukla yanlışa", "çoğunlukla doğrudan" "doğruya" kadar değişen barometre benzeri bir ibreyi takip eder. Aynı zamanda bu araştırma geçerliliği, fikirlerinin doğrulandığını görmeyenler tarafından itibarsızlaştırılabilir ve bu durumda sahte haberler neredeyse sonsuza kadar sürer.

Ancak, gerçek ile sahteyi ayırt etme konusunda yapabileceklerimiz var ve bir savaş bağlamında, bu bireysel çalışma daha da büyük bir önem kazanıyor.